1 Mayısın tarihine bakarsak, kısaca 1800’lü yıllarda, işçiler 12-16 saat çalışma koşullarına karşı örgütlenmeye başlamışlardır. Önce yardımlaşma sandıkları ve dayanışma örgütleri oluşturmuşlar, bunları daha sonra sendikalara dönüştürmüşlerdir. İlk olarak 1856 yılında Avustralyalı işçiler 8 saatlik işgünü mücadelesini başlatmışlardır. 1866 yılında Uluslararası İşçiler Birliği (I. Enternasyonal) tüm dünya işçilerine dayanışma ve 8 saatlik işgünü, haftada 5 gün çalışma için mücadele çağrısı yapmıştır. İşçiler 8 saat uykuya, 8 saat çalışmaya, 8 saat de sosyal faaliyete zaman ayırmak istemektedirler. 1886 yılında 1 Mayıs’ta ABD’de 350 bin işçi greve çıkmıştır, bunun 40 bini Chicago’dadır. Gösterilerin kapsamında, eylemci işçilere ateş açılır ve sekiz işçi öldürülür. Bu ve benzer devam eden mücadeleler sonrasında, İkinci Enternasyonal’in kararı doğrultusunda 1 Mayıs yüzbinlerce işçinin uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü olmuştur.
O yıllarda 12-16 saat çalışma koşullarına karşı 8 saat işgünü talebi 1 Mayısın en önemli taleplerindendir. Bu gün artık, bilim ve teknolojinin ilerlemiş, üretim araçları, bilgisayar, otomasyon ve robotlarla gelişerek hızlanmış, üretimin artmış, üretim zamanı kısalmıştır. Buna karşın günümüzde hala 8, 10 saatlik çalışma süreleri sürmektedir. Bu kadar değişim ve dönüşümün yaşandığı günümüzde, işverenlerin sınırlarını çizdiği ve birçoğunun kabul ettiği 8 saatlik iş günü talebi ihtiyacı karşılamamaktadır. Bunun yerine maaşlar düşürülmek yerine arttırılarak, haftada 5 günlük, 6 saatlik iş günü ve emeklilik yaşının indirilmesi talebi güncellenerek, gündeme getirilmeli, bilince çıkartılarak mücadelenin yönü bu taleplere kaydırılmalıdır. Bu süreye ulaşım ve yemek/çay paydosları da dahil edilmelidir. O gün için anlamlı olan talep bu gün içinde geçerliliğini korusa da, ihtiyaçları karşılamaktan uzaktır. Şöyle ki;
Günümüzde işçiler, emekçiler de dahil olmak üzere tüm bireylerin, kültürel, sosyal, sportif, kendini geliştirme, gerçekleştirme, kişisel bakım, gezme, okuma, eğitim, tatil, eğlence, ulaşım, iletişim vb. ihtiyaçları, bunlara ayırması gereken zaman ve ekonomi çoğalmıştır. Mevcut durum bu ihtiyaçları karşılamamaktadır.
Mesai saatinin yarısı işçinin giderlerini karşılamak için büyük oranda yeterlidir. Geriye kalan yarısı işverene kar olarak yansımaktadır.
Mesai saatleri ve emeklilik yaşının düşürülmesi, gittikçe büyüyen işsizlik sorununa çözüm olacaktır.
Talepler kapitalistlerin, işverenlerin çizdiği sınırları aşmalıdır. Che’nin dediği gibi bir yandan “Gerçekçi ol, imkânsızı iste.” şeklinde taleplerde bulunurken, diğer yandan erişilmeyecek hayalleri yayıp hayal dünyasında yaşamak yerine erişilebilecek hedefleri gerçekleştirmeye çalışmak gerekmektedir.
Bağımsızların umudu olmak ve platformumuzu kitlelerle buluşturmak için güncel taleplerin dile getirilip bilince çıkartılması önemlidir. Aksi durumda var olan yapılardan bir farkımız kalmayacaktır.
Bağımsızların umudu…BU!…
İlk yorum yapan siz olun