İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

EKSİĞİ FAZLASIYLA KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKALARINA BAKIŞ

EKSİĞİ FAZLASIYLA KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKALARINA BAKIŞ
87-88’li yıllardan itibaren yükselmeye başlayan işçi ve kamu emekçilerinin mücadelesi 90’lı yıllarda kamu emekçilerinin sendikalaşmasıyla devam eder. Kamu emekçileri alanında ilk kurulan sendikalar eğitim alanında olan Eğitim İş ve Eğit Sen’dir.  Bu sendikaları diğer iş kollarındaki sendikalar izler ve hızla yayılarak kitleselleşir.
Bu yıllarda gelişen, kitleselleşen mücadeleye öncülük eden farklı siyasi geleneklerden gelen kamu emekçilerinde,  kendi kişisel ve grupsal çıkarları değil, emekçilerin ortak çıkarlarını temel talep yaparak, ayrımdan çok, birlikte kenetlenerek başarma istek ve arzusu hâkimdi.  Bu durum birlikte iş yapma,  dayanışma ve güvenle büyük bir enerji açığa çıkartmıştı. Bu olumlu havayla birlikte kamu emekçileri sendikalarının mücadele ve örgütlenme grafiği hızlı bir şekilde yükseldi. Eylem ve etkinlikler sendikalı, sendikasız ve farklı sendikalı ayrımı yapmadan, üye sayılarının çok üzerinde katılımla gerçekleşmiştir. Gelişen mücadele sonucunda, kamu emekçileri üzerindeki baskı ve keyfi uygulamaları, kamu emekçileri “kapı kulu değil, kamu emekçisiyiz” diyerek, direne, direne kabul ettirmiştir. Bu esasında örgütlü mücadelenin ilk temel kazanımıdır.
Gelişerek kitleselleşen mücadele karşısında, sendika kuramazsınız diyen,  sendikaları bir türlü kabul etmeyen, iş yerine sokmayan, kapısına kilit vuran, kapatan iktidar, kamu emekçilerine istendiği gibi grevli-toplu sözleşmeli olmasa da sendika kurma hakkı vermek zorunda kalmıştır. Sendikal mücadelenin yükselmesi sonucunda,  işyerlerindeki yöneticiler isteseler de, istemeseler de bir şeyler yapmaya kalktıklarında sendika yönetici, temsilci ve üyelerine sormak, en azından sendikal varlığı göz önünde bulundurarak buna göre adım atmak zorunda olmuşlardır.  Ve bu mücadeleler sonucu birçok alanda hukuksal, örgütsel, yasal kazanımlar elde edilmiştir. Kamu alanında ilk kurulan, Eğitim İş ve Eğit Sen 95 yılında birleşir, arkasından Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu KESK kurulur.
Kamu emekçileri sendikalarının birlikte mücadeleci bir şekilde gelişmesini engellemek isteyen iktidar, mücadeleyi bölmek ve örgütlenmeyi parçalamak için kendi güdümünde sadece ismi sendika olan sendikayı destekleyerek kısa sürede, hormonlu büyümesine sebep olduğu gibi, başka sendikaların kurulması ve mevcut sendikaların bölünmesi içinde çaba harcamıştır. Bunun sonucu olarak bu gün dört temel eğilimde kamu emekçileri sendikaları oluşmuştur.
Birincisi iktidarın arka bahçesi gibi hareket eden, kamu emekçilerinin birlikte mücadelesinin önünü kesen,  iktidarın önerisinden daha düşük zamma imza atan, milletvekili olma, atama, yer değiştirme, yükselme, işe alma vb konularda liyakat yerine yandaşlığı geçiren, sendikadan çok işveren gibi davranan yetkili sendikadır. Örgütsel olarak bütün yönetim kademelerini ve yönelimini iktidar partisi belirler durumdadır.
İkincisi iktidar ortağı, milliyetçi partinin arka bahçesi konumunda olan, bu parti bölünmesine ve bölünen kısmın yöneticilerinin sendikadan tasfiye edilmesine rağmen, sendikada tam bir bölünme yaşanmayan sendikadır. Bu sendika milliyetçi söylemler dışında, emekçilerin ekonomik, demokratik, özlük haklarını savunmaktan uzak, mücadeleci sendikaları karalama politikası üzerinden örgütlenmesini sağlayan konumdadır.
Üçüncüsü, gerçekte mücadeleci sendikayı bölmek için kurulan, sözde Atatürkçü ve sosyal demokrat söylemlerle kendini ifade etmeye çalışan sendikadır. Bu sendikayı oluşturan bir grubun hızla söylemlerinden uzaklaşarak, iktidar ittifakı haline gelmesine karşı, sendikada şimdilik bir ayrışma yaşanmamıştır. Bu sendika toplumsal ve eğitim alanında laiklik yerine dini temelli yapılandırmalara, seçimlerdeki anti demokratik uygulamalar, iptaller karşısında bir duruş sergileyememiştir. Kamu emekçilerinin ekonomik, demokratik, özlük talepleriyle ilgili mücadele geliştirmek yerine sadece ulusalcı siyasal söylemlere sarılmıştır.
Dördüncüsü, bütün hata ve eksikliklerine karşı politik olmayan üyelerini kaybetmesinden dolayı, solun bütün renklerini içerisinde barındıran, sendika olma vasfını ve mücadeleci çizgisini yitirmeyen KESK tir. Yazımızın bundan sonraki kısmını bunla ilgili değerlendirmeye ayıracağız.
KESK ve bağlı sendikalar emekçilerin ekonomik, demokratik özlük taleplerini her zaman savunarak mücadele etmişlerdir, ancak aşağıda sebeplerden dolayı bu mücadelede zaman zaman emekçilerin genel taleplerinin yerini, kişi ve grupların özel talepleri almıştır. KESK ve bağlı sendikalar tüzüklerinde 2 dönem kuralı, sendika profesyonel yöneticilerin maaşlarının, çalıştığı zamanki maaş kadar olması kuralı, kadın, erkek eşit temsiliyet vb. olumlu örnekler bulunmasına karşın, seçim yöntemindeki antidemokratik delege seçimi yerine doğrudan seçim sistemine ve %51 in hakimiyetini bitirecek nispi temsil sistemine geçememiştir.
İktidarın müdahalelerinin yoğunlaştığı bu dönemlerde, kamu emekçileri sendikalarını oluşturan, sendikaların temel gücü olan, önder kadrolar arasında çok yoğun grupçuluk kendini açığa çıkartmıştır. Tabiki önder kadrolar ve gruplar, emekçilerin genel talepleri yerine kendi taleplerini dayatmadığı, birbirlerine ve sendikaya zararlı bir rekabetin içerisine girmediği sürece, sendikanın bütün yükünü taşıyan dinamiğidir ve örgütlü bütün yapılarda gruplar vardır. Ancak yönetimleri ele geçirip, kendi politikalarını uygulamak için, birlikte çalışma olanağını ortadan kaldırıp kıyasıya rekabet ve çatışmaya girildiği dönemde, bu durum tam tersine etki yapmakta, sendikaya yarar yerine zarar vermektedir. Ve süreç ne yazık ki böyle ilerlemiş ve ilerlemektedir. Bu gelişmeler sonucunda;
• Delege seçimlerinde üyeler birbirine kırdırılarak işyeri barışı ve üyeler arası ilişkiler, üyelerle, emekçilerle sendika arası ilişkiler bozulur duruma gelmiştir.
• Emekçilerin genel çıkarlarıyla ilgili eylem, etkinlik ve çalışmanın yerini yönetimdeki grupların siyasal çıkarları almıştır.
• Gruplar arası yok edici rekabet, çekişmeler ve diğer bazı etkenler sonucu eğitim alanında birleşen 2 sendikanın bir kısmı tekrar ayrılmıştır. Bu sonucu belirgin şekilde bir gurubun sayısal çoğunluğu ve siyasi egemenliği ile sendikaya yön verir hale gelmesine sebep olmuştur.
• Sayısal çoğunluğu ele geçiren gurup ortaklaşılan birçok değeri yok sayarak, kendi istekleri doğrultusunda kararlar alır, uygular,  tüzük değiştirir duruma gelmiştir. Güç gösterisi öyle bir hale gelmiştir ki, merkezi genel kurullar yöresel-otantik giysilerle siyasi tercihlerin ve gücün gösterildiği arenalar haline getirilmiştir.
• Diğer sendikalarla ortak alınan eylem kararının amacı, yönetimdeki çoğunluk grup tarafından başka taleplerle ortak amacından uzaklaştırılması sonucunda, ortak eylem kararı alan diğer sendikalar, defalarca bizim böyle bir talebimiz yok açıklaması yaparak, ortak eylemden son anda vazgeçmiştir.
• Yönetimdeki egemen gruplar sendikaları jeopolitik destek olarak görmekte, diğer grup ve üyeleri kendilerine tabi olmaya zorlamaktadır. Sendikalar bazı siyasi yapıların varlık sebebi haline getirilmiş, önder kadrolar arasında kıyasıya ve yok edici bir grup rekabet oluşmuş durumdadır.
• Merkez yönetimdeki yöneticilerin dahi haberlerinin olmadığı eylem kararları, akşam alınarak sabah uygulanmaya çalışılmıştır.
• Sık sık sonuç almaktan uzak 1,2 günlük adına grev denen, ilk zamanlar grevin meşrulaşmasını sağlayan ancak tekrar edildikçe grevin içini boşaltarak işlevsizleştiren  iş bırakma eylemleri, haftada 3, 4 defa yöneticilerin bile katılmadığı basın açıklamaları,  siyasal çevrelerin bile yapmadığı içerikte geceler, etkinlikler yapılmıştır. Emekçilerin bir kısmı, bu durum sonucunda mücadele ederek hak alma umutlarını kaybederek, yandaşlara yaklaşarak bireysel taleplerini giderme noktasına gelmiştir.
• Mücadelenin yönü ve eylemler amacından, kararlılığından, sonuç alıcı olmaktan uzaklaştıkça, etkisiz, kitlesellikten, birliktelikten uzak, günü kurtarmaya yönelen, amaçsız, tepki, muhalefet, biriken enerjiyi boşaltacak eylemler şekline dönüşmüş ve bir birini tekrar eder duruma gelmiştir.
• Sendikal kararlar, yönetici organların seçimi, adayların belirlenmesinde üyeler sadece seyirci konuma itilerek pasifize edilmiş, sadece gurupların hatta kamu emekçisi dahi olmayan grup sorumlularının belirlediği bir uygulama, alışkanlık haline getirilmiştir.
• Bu durum, eylemlere katılımın giderek düşmesi, sonuç almaya yönelik umutların kaybolmasının yanında, eylem ve etkinliklere katılan belirli sayıda aktif üyeler ile diğer üyelerin arasını da iyice açmıştır. Sonuç olarak eyleme giden kitle ayrı, onu izleyen kitle ayrı bir grup oluşturmuştur. Eyleme katılım amacı, sonuç alınacağına olan inanç ve ihtiyaç hissetmekten çok vicdani rahatsızlık olmaya başlandı.
• Bu uygulamalara eleştiriyor gibi davranan, yönetimin içerisinde olan guruplar alınan kararlara, uygulamalara, bir sonraki genel kurulu düşünerek şerh dahi koymamışlardır. Muhalefet olan guruplar ise yine bir sonraki genel kurulda yönetimlerde yer alabilmek için sessiz kalarak bir şekilde katılmışlardır.
• Zor süreçten geçilmesine rağmen grupçuluk bugün de devam etmektedir. Hatta yönetimde olan grupların, başka gurubu tasfiyesine, üyeliklerin askıya alınmasına, yönetimlerin komple görevden alınmasına kadar uzanmıştır.
Öyle ki grupçuluk, emekçilerle sendikanın arasını, üyelerin birbiriyle arasını açmasının yanı sıra sendikayla diğer sendikaların arasını da açarak kopartmıştır.
Sendikalar ve emekçiler bütün bu sorunlarla boğuşurken 15 Temmuz, OHAL ve KHK’lar süreci, Suriye savaşı, ekonomik kriz de üzerine eklenmiştir. Bu güne kadarki süreçte artı ve eksilerini belirttiğimiz KESK ve bağlı sendikalar, çok iyi bir dayanışma örneği göstererek KHK ve diğer şekillerde görevinden edilen, açığa alınan emekçilere ve üyelerine yasal, hukuksal, ekonomik desteğini vermiştir. Bu dönemde de diğer sendikalardan hiçbir ses çıkmazken, cılızda olsa KESK ve bağlı sendikalardan sesler çıkmıştır. Ancak kitlesel ve eylemsel desteği güdük kalmıştır. Çünkü büyük bir korku atmosferi oluşturulmuş ve bu dağıtılamamıştır. Korku da cesaret de bulaşıcıdır ancak korku hâkim gelmiştir.
Diğer sendikalar emekçilerin taleplerinden zaten uzak durumda bulunmaktadır. OHAL dönemiyle birlikte KESK de kılını kıpırdatamaz duruma gelmiştir. OHAL in kalkmasına, baskıların ve ekonomik krizin devam etmesine rağmen, 2 seçim döneminde iktidar ve muhalefet partilerinin kamu emekçileri için vaat ettiği 3600 ek gösterge talebinin verilen sözlere rağmen gerçekleşmemesine karşı, sendikalar birlikte ya da ayrı ayrı ciddi bir mücadele geliştirememiştir. Bu durum bile sendikalarla emekçilerin taleplerinin ne kadar ayrıştığını göstermektedir.
Kamu emekçileri sendikaları arasında bir dönem kitlesel ve etken olan Eğitim Sen ve Ses öne çıkmakta idi. Ancak bunların etkinlikleri ve kitlesellikleri azaldı. Son yerel seçimlerden sonra Tüm Bel Sen ‘deki gelişmeler dikkat çekici. Ancak Tüm Bel Sen ‘le belediyeler arasındaki ilişki, iktidarla yandaş sendika arasındaki ilişkiye benzer ise bu çıkış da kısa süreli olur.
Onca baskı, hak kaybı ve ekonomik krize karşın, hızla üye kayıplarının yaşandığı, zor günler geçiren sendikal hareket, buna rağmen kendi içerisindeki birlikteliği ve enerjiyi oluşturamamış, bunu oluşturmaya yönelik adımlar atamamıştır. Bugün geldiğimiz süreçte aynı zorluklar katlanarak devam etmektedir. Bu durum sol siyasi yapılardaki darlaşma ve rekabetin bir sonucunun sendikalara yansımasıdır aslında. Solda duran siyasi yapılar da ve bu yapıların etkin olduğu sendikalar da, sorunu kendi içlerinde aramak yerine, dışarda arama ve dış etkenlerle açıklama eğilimi görülmektedir. Oysaki sorunun özü dış etkenler olduğu kadar iç etkenlere de bağlıdır. Sendikaların, grupların, üyelerin yapması gereken, öncelikle sorunları çıkartan iç etkenleri tartışıp, düzelterek, üyeyle sendikalar arasında açılan mesafeyi gidermek, grupların değil emekçilerin genel çıkarlarına uygun çalışma, eylem ve etkinlik yaparak üyeleri aşan sayılarla emekçilerin güvenini tekrar kazanmak, emek ve demokrasi mücadelesinin güçlü bir bileşeni haline tekrar gelmek gerekmektedir. Bunun için bu genel kurul döneminde ne, nasıl yapılabilir?
• Mevcut yönetimlerin çağrısıyla, tüm üyelerin grupların katılacağı toplantılarda ortak listelerle seçime gidilmelidir.
• Delegelik sistemi terk edilerek, doğrudan seçim ve nispi temsil yöntemine geçilmelidir.
• Genel kurullarda, yönetim, yürütme, temsilciler toplantılarında ortaklaşılmayan hiçbir karar uygulanmamalıdır.
• Tüzükler tüm üye ve grupların uzlaşısı üzerinden yenilenmelidir.
• Amaçsız, sonuç almaktan uzak, sadece yönetici ve aktif üyelerin katılacağı eylem, etkinlik, iş bırakma, basın açıklaması vb yapılmamalıdır.
• Eski tarz ve alışkanlıklar terk edilmeli, takvim ve üst üste aynı tarz kampanyalara sıkıştırılmış çalışma tarzından vaz geçilmeli, emekçilerle, üyelerle bağı güçlendirecek yöntemler geliştirilmelidir.
• Sadece başkan temsiliyetinden vazgeçilmeli, seçilenler arası eşit temsil, sorumluluk, yetki paylaşımı sağlanmalı, kadın erkek eşit temsiliyetin koşulları oluşturulmalı, şeffaf, demokratik, 2 dönem kuralı olan, denetlenebilir, hesap verebilir, geri çağrılabilir, üyelerin söz yetki kararın kendisinde olduğu mekanizmalar geliştirilerek sendikaya sahip çıkacakları bir yönetim anlayışı oluşturulmalıdır.
• Kamu emekçileri sendikaları arasında ilk kurulan ve Eğitim Sen çatısı altında birleşen, arkasından tekrar Eğitim İş olarak bölünen iki sendikanın yani KESK ve Birleşik Kamu İş’in, kendi hata ve eksiklerinden arınarak birleşmesi, emekçiler tarafından olumlu olarak karşılanabilir ve güçlü bir çıkış sağlayarak, yeni bir sayfa açabilir.
Sendikalar emek ve demokrasi mücadelesinin merkezinde yer alması gereken örgütlerdir. Bu anlamda emekçilerin sendikalara sahip çıkması, sendikaların emek ve demokrasi ekseninden çıkmamasının en büyük garantisidir. Bu anlamda tüm emekçileri tüm sendikalara sahip çıkarak, emekçilerin haklarını, çıkarları ve amaçlarını, emekçilerin kararlarıyla koruyan bir yapıya kavuşturmak için, bizler bağımsız bir inisiyatif geliştirmeye, sendikanın bu gidişine dur demeye çalışıyoruz. Bu anlamda tüm kişi ve grupları alışılagelmiş düzenleri bozmaya, yenileşme, değişim için mücadele etmeye çağırıyoruz.
Bağımsızların Umudu
#BagimsizlarinUmudu
#sendika
#Kesk
#egitimsen

Bir yorum

  1. ayşe ayşe 13 Ocak 2020

    güzel bir yazı olmuş

Bağımsız mısınız? Bize yazın...

Mission News Theme Compete Themes tarafından yapılmıştır.
%d blogcu bunu beğendi: