AVRUPADA YAŞAYAN YÖRÜKSELİMLİLER’in (Maraş Katliamının en yoğun yaşandığı yer) Avrupa için çıkarttığı ÖTEKİLERİN SESİ dergisi etnik, dini, mezhepsel söylemden öte, emek ve demokrasi mücadelesinde ortak bir dil olma umuduyla çıktı…#ötekilerinsesi#maraşkatliamı#BagimsizlarinUmuduÖTEKİLER ÇOĞUNLUKTUR!Ben, biz, öteki, beriki sözlerine o kadar alışmıştır ki dilimiz, bu kavramları bazen övünmek, bazen aşağılamak, bazen küçük görmek, bazen de abartmak için kullanırız. Yaşamın her alanında kendisini diğerlerinden bir yönüyle üstün görenler, farkında olarak ya da farkında olmadan karşısındakileri aşağılar, küçümser ve ötekileştirir. Gerçekte hiçbir üstün yanı ve özelliği olmamasına rağmen kendisini ya da kendisinin içerisinde olduğu topluluğu üstün görerek, kendilerinin sahip olduğu, hatta sahip olacağı hak ve imkânları diğerlerine layık görmez. Ben ve o, ben ve onlar, biz ve o, biz ve onlar ayırımı ve savaşı acımasızca yaşamın her alanında devam eder.Avrupa’da Türkler, Türkler’e göre Kürtler, Kürtler’e göre Romanlar, Romanlar’a göre Suriyeliler, beyazlara göre siyahlar yani tüm ırklar diğer ırklara göre ÖTEKİDİR…Müslümanlara göre Hristiyanlar, Hristiyanlara göre Müslümanlar, Hristiyanlara göre Yahudiler, Yahudilere göre Hristiyanlar, Sünnilere göre Aleviler, kısaca tüm dini inançlar diğer dini inançlara göre ÖTEKİDİR…Erkeklere göre kadınlar, heteroseksüellere göre LGBTİ+ bireyler ÖTEKİDİR…Yaşlılara göre, gençler, gençlere göre yaşılar ÖTEKİDİR…Her insanın bir engelli adayı olduğu gerçeğine rağmen, engeli olmayanlara göre engelliler ÖTEKİDİR…Zenginlere göre fakirler, işi olanlara göre, işsizler, evi olanlara göre evsizler, öğrencilere göre okuma şansına sahip olamayanlar ÖTEKİDİR…Sağcılara, solculara, dincilere göre, kendi görüş, ideoloji ve düşüncesi karşısında olan diğerleri, dini inançlılara göre, inançsızlar ÖTEKİDİR…Hatta göz rengine, çekik gözlülüğüne, saç rengine, boyuna, kilosuna, tipine, kafatasına, doğum yerine, kabilesine, kariyerine, zenginliğine, yoksulluğuna göre insanlar birbirlerini ötekileştirir. Bu konuda; Amerika’da 1968 yılında, siyahi lider Martin Luther King’ in ırkçı bir suikastla katledilmesi sonrasında, beyazların yaşadığı bir şehirde ilkokul 3. sınıf öğretmenliği yapan Jane Elliott’un, ırkçılığı anlatmak adına yaptığı deneysel çalışma çok önemli sonuçlar vermiştir. “Elliott: öncelikle sınıfını mavi gözlüler ve kahverengi gözlüler olarak iki gruba ayırdı. İlk gün mavi gözlü öğrencileri üstün grup olarak belirledi. Çeşitli bilimsel veriler uydurarak tüm sınıfı mavi gözlülerin daha zeki ve daha ayrıcalıklı olduğuna inandırdı. Mavi gözlü öğrencilere; daha fazla teneffüs zamanı, daha fazla yemek yiyebilme gibi haklar tanınacaktı. Kahverengi gözlüler ise ayırt edilebilmeleri için daha geniş yakalıklar takacak ve sınıfta en arka sıralarda oturacaktı. Mavi gözlüler daha zeki, başarılı ve güvenilirdi. Kahverengi gözlü öğrenciler ise tam tersi. Öğrencilerin davranışları kısa bir sürede büyük ölçüde değişti. Mavi gözlü öğrenciler kendilerini üstün görerek kahverengi gözlü öğrencilere zorbalık yapmaya başladılar. Üstelik kendilerini üstün gördükleri için dersteki ve sınavlardaki verimleri ve başarıları da artmıştı. Kahverengi gözlü öğrenciler ise tam tersi daha mutsuz ve daha başarısız olmaya başlamışlardı. Bir sonraki gün ise Jane Elliott rolleri değiştirdi. Artık mavi gözlü öğrenciler azınlık durumundaydı. Roller değişince bir önceki gün aynı şeyi yaşayan kahverengi gözlü öğrenciler mavi gözlü arkadaşlarına fazla zorbalık yapmadılar. Çünkü aynı şeyleri kendileri de yaşamıştı. Öğretmenleri her şeyin bir deney olduğunu, mavi ve kahverengi gözlü olmanın bir ayrıcalık olmadığını, ırkçılığında aynen böyle bir şey olduğunu anlatınca öğrenciler birbirlerine sarıldılar, hepsi rahatlamıştı.”Ötekileştirmelerle ilgili liste çok daha fazla uzatılabilir. Listeye bakıldığında insanların kendi ellerinde ve tercihleri olmayan doğuştan gelen, seçme şanslarının olmadığı ırk, din, dil, içerisinde yaşadığı toplum, zengin ya da fakir bir ailenin/ülkenin içerisinde doğmak, savaşsız güzel bir coğrafya da doğmak gibi etkenlerin ötekileştirmede ve yaşamda belirleyici olduğu görülmektedir. Oysa insanlar nasıl ki dünyaya çıplak geliyorsa, doğduktan sonra eşit şartlarda ve kendi tercihleri doğrultusunda yaşamaya devam etmelidir. Ancak ne yazık ki kendini güçlü, üstün, çoğunluk gören, zayıf, azınlık gördüğünü ötekileştirmektedir. Azınlık kavramının kendisi de ötekileştirmedir. Dünyada azınlık diye bir kavram olmamalıdır. İnsan, canlı, hayvan, bitki, ağaç doğada nerede bulunuyorsa, bulunduğu ortamda eşit, özgür, adil, birbirlerine ve doğaya zarar vermeden yaşayabilmelidir. Gerçek anlamda ötekileştirme, özgür, adil, eşit olmayan düzenin “böl-parçala-yönet” taktiğini uygulayabilmesinin temel dayanağıdır. Ötekiler ezilenleri, muhalefeti, berikiler ezenleri, iktidarı temsil eder genellikle. Ötekiler toplumda çoğunluktur aslında. O halde, ötekileştirmelerin yaşanmadığı, savaşsız, sömürüsüz, insana, doğaya, canlılara zarar verilmeyen, insan haklarının ve emeğin, bütün diğer şeylerden üstün olduğu, eşit, özgür, demokratik, laik, adil, çağdaş bir toplum için, BÜTÜN ÖTEKİLER BİRLEŞİN! Merhaba ötekilerin sesi okurları. Bu ilk merhabamız. Umudumuz bu merhabaların hiç bitmemesi. Önümüzdeki sayılarda, sizlerin de öneri ve katkılarıyla, birlikte burada birçok konuyu tartışacağız. Ötekilerin sesinin yazarı, muhabiri, dağıtıcısı, tanıtıcısı olacağız hep birlikte. Ötekilerin sesi hep birlikte çoğaltarak, yükselterek geniş kitlelere ulaştırıp sesimize ses, umudumuza umut katacağımız inancıyla bir dahaki sayıda görüşmek üzere…
İlk yorum yapan siz olun